Bitki Beslemenin Püf Noktaları

Prof. Dr. Kadir SALTALI

K.Maraş Sütçü İmam Üni. Ziraat Fak.

Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Böl. K.Maraş

 

Giriş

Toprak sadece inorganik bir kütle olmayıp içerisinde havayı, suyu, organik maddeyi ve çeşitli canlıları  (çeşitli makro ve mikro organizmaları) barındıran doğal bir ortamdır. Topraktaki mikroorganizma sayısı, bir gram toprakta bir milyara kadar çıkabilmekte ve bu açıdan bilim insanları toprakları canlı varlıklar olarak tanımlanmaktadır.

Tarımsal açıdan ölü bitkisel ve hayvansal atıklar organik madde olarak değerlendirilir. Genel olarak, organik maddenin kaynağını hayvan gübresi (dışkısı), bitki kökleri, dal, yaprak, sap, saman, anız ve çeşitli organik kökenli şehirsel atıklar oluşturmaktadır. Geçmiş dönemlerde sulu ortamlarda organik bileşiklerin birikimi ile oluşmuş torf, leonardit ve gidya (olgunlaşmamış kömür) önemli organik madde kaynaklarıdır. Organik maddenin topraklarda biyolojik, fiziksel ve kimyasal açıdan birçok önemli fonksiyonları vardır.

Türkiye toprakları (Karadeniz bölgesi hariç) genellikle organik madde içeriği bakımından fakir olup, ülkemiz topraklarının % 65’inde organik madde içeriği az ve çok azdır. Toprak kalitesi ve üretim açısından topraklarda organik madde içeriğinin %3’den daha fazla (iyi düzeyde) olması istenir.

 

Organik Maddenin (Gübrelerin) Toprakların Biyolojik Özelliklerine Etkisi

Toprak kalitesinin en önemli unsuru toprak organik maddesi ve topraktaki mikroorganizma sayısıdır. Toprak verimliliği ve kalitesi konusunda bilim adamları topraklardaki canlı sayısının önemli bir kriter olduğunu vurgulamaktadırlar. Topraklardaki canlı sayısı ne kadar fazla ise toprak o oranda verimlidir görüşündedirler. Topraklarda mikroorganizmaların yaşamını devam ettirebilmesi için beslenmeye ve enerjiye gereksinim duyarlar. Topraklardaki mikroorganizmaların temel besin ve enerji kaynağı ise organik maddedir. Üretim açısından topraklar bir fabrikaya benzetilebilir. Bir fabrikada çalışan işçiler ücret yetersizliği nedeni ile greve gidiyorsa veya işi hafifletiyorsa, o fabrikanın tam kapasite ile çalışması ve üretim yapması beklenemez. Benzer şekilde, topraklar da bir fabrikadır ve burada yaşayan canlılar bizlerin üretim işçileridir. Topraktaki canlıların tam kapasite çalışabilmeleri için yeterli düzeyde beslenmeleri gerekir. Bir toprağın organik madde içeriği ne kadar fazla ise, tarımsal üretim kapasitesi de o kadar yüksektir. Besin kaynağının az olduğu ortamda canlı sayısı azalmakta ve ancak zor koşullara adapte olabilenler ve güçlü olanlar ortamda kalabilmektedir. Toprakta organik madde yetersiz düzeyde ise topraklardaki canlı sayısı azalacak ve dolayısıyla toprakların üretim kapasitesi de azalacaktır. Çeşitli zamanlarda topraklara uygulanan suni gübrelerin amacı kısa vadede sadece bitkileri beslemek olup, toprak canlıları açısından önemli bir faydası yoktur. Sürekli suni gübreler ile üretim yapmak sürdürülebilir tarım açısından mümkün değildir. Bir noktadan sonra insanlarda görülen yorgunluk, artık topraklarda da görülmeye başlar ve verim zamanla azalır.

 

Organik Maddenin Toprakların Fiziksel Özelliklerine Etkisi

Tarımsal üretimde toprakların işlenebilmesi ve kullanımı belirleyen önemli faktörlerden birisi de toprağın fiziksel özellikleridir. Toprakların yapısı, bünyesi, havalanması, su tutma kapasitesi, bireysel toprak parçacıklarının birbirine bağlanması gibi toprak özellikleri fiziksel özellikler olarak değerlendirilir. Organik madde toprakların fiziksel özelliklerini iyileştirerek bitkiler için uygun bir ortamın ortaya çıkmasını sağlar (Şekil 1). Bu konuda ahır gübresi ile yapılan araştırmada organik gübrelerin toprakların su tutma kapasitesini artırdığı ahır gübresi verilen alanlarda verilmeyene oranla iki kez daha fazla suyun toprağa girdiği belirlenmiştir. Bu durum, organik gübrelerin bireysel toprak taneciklerini birbirine bağlayarak topraklara süngerimsi bir yapı kazandırmasından ileri gelmektedir.

Organik gübreler topraklarda bireysel toprak parçacıklarını birbirine bağlayarak iyi bir toprak yapısının oluşmasını sağlar. İyi toprak yapısı da toprak erozyonunu azaltır. Killi topraklarda ise toprak sıkışıklığını azaltarak toprakların gevşek bir yapı kazanmasını ve kaymak tabakası oluşumunu azaltır. İyi toprak yapısı topraklarda su ve bitki besin maddelerinin tutunması sağlar. Killi (yapışkan ve çamur) topraklarda ise toprak yapısı iyileşir ve topraklar daha çabuk tava (toprağın işlenebilmesi için uygun nem miktarı) gelir ve sürüm kolaylığı sağlanır.  Organik madde içeriği iyi olan topraklarda bitki kök bölgesinde havalanma (atmosferden toprağa oksijen girişi, topraktan karbondioksit çıkışı) iyi olduğundan bitki gelişimi daha iyidir. Organik maddelerin ayrışması ile topraklar koyu bir renk alır. Koyu renkli topraklar açık renkli topraklara göre daha fazla güneş ışığını tutar ve toprak sıcaklığı artar. Toprak sıcaklığının artması ile bitki kök gelişimi ve topraklarda kimyasal reaksiyonlarda artmaktadır.

 

Organik Maddenin Toprakların Kimyasal Özelliklerine Etkisi

            Organik maddeler, birçok bitki besin maddelerinin esas kaynağını oluşturmaktadır. Farklı organik maddelerin bitki besin içeriği değişmekle birlikte, dışarıdan suni gübreler ilave edilmiyorsa toplam toprak azotunun %90-99, toprak fosforunun %33-37’si ve topraklardaki kükürdün %70-80’ni toprak organik maddesi sağlamaktadır. Bunlarla beraber toprak organik maddesi potasyum, mangan, bor, bakır, çinko, molibden gibi diğer farklı bitki besin maddelerini de içermektedir. Organik maddelerin içerdiği bitki besin maddeleri, organik maddelerin ayrışması sırasında yavaş yavaş bitkiler tarafından alınabilir hale geçmekte ve bitkiler bu besin elementlerini 3-5 yıla kadar sürekli alabilmektedir. Organik madde içeriği iyi olan topraklar suni gübrelerin topraktan çabucak yıkanarak taban sularının kirlenmesini önler ve uygulanan gübrelerden bitkilerin daha fazla faydalanmasını sağlar.

Topraklarda organik maddelerin ayrışması sırasında açığa çıkan organik bileşikler, topraklarda bitkiler tarafından alınamaz konumda olan bitki besin maddelerini alınabilir konuma getirir. Aynı zamanda, organik bileşikler toprakta bitki besin maddelerini tutan kil yüzeylerine tutunarak besin maddelerinin killer tarafından tutunmasını azaltır ve bitkiler tarafından alınamaz konuma dönüşmesini engeller (Şekil 2). Böylece toprak verimliliği ve bitki gelişimi de artar.

Organik maddeler toprakların tamponlama kapasitesini artırır. Tamponlama özelliği ile kireç, gübre, zehirli bileşikler ve diğer maddelerin ilavesi ile topraklarda meydana gelecek ani değişmelerin (insanlarda tansiyon yükselmesi veya düşmesi gibi) önüne geçilir

 

            Toprakların Organik Madde Kapsamı Nasıl Korunmalı ve Artırılmalıdır

            Toprak organik maddesinin sürekliğini sağlamak için organik madde artışını sağlayan bitkilere (yeşil gübreler) ekimde yer verilmelidir. Yeşil gübreleme yani bitkilerin çiçeklenme döneminde sürülerek toprak ile karıştırılması 3-5 yılda bir yapılmalıdır.  Tahıl, sebze ve yem bitkisi münavebesi toprakların organik madde kapsamını korumakta ve artırmaktadır. Mümkün olduğu kadar topraklarda daha fazla anız artıkları bırakılmalı ve yakılmamalıdır. Özellikle tahıllarda ürün hasat edildikten sonra, anız artıkları daha sonraki ekim sırasında sorun yaratıyorsa,  mümkünse toprak gölge tavında işlenmeli ve anız artıklarının toprak ile karışması sağlanmalıdır.

Tarımsal üretimin devamlılığı için hayvan gübreleri ve diğer organik maddeler mutlaka tarlalara ve bahçelere verilmelidir. Sap ve saman atıkları, çeşitli bitkisel ve hayvansal atıklar ve organik gübreler toprak ile karıştırılarak toprak organik maddesi artırılabilir. Hayvan gübreleri ve organik gübreler toprağa uygulandıktan sonra mutlaka toprak ile karıştırılmalıdır. Aksi takdirde özellikle hayvan gübresinde bulunan azot, gaz haline dönüşür ve kaybolur.

 

Sonuç

            Toprakların kalitesini ve canlılığını koruyarak yüksek verim alabilmek için toprakların organik madde içeriği artırılmalı veya en azından mevcut durum korunmalıdır. Organik medde içeriği nedeniyle toprak kalitesi iyi olan topraklarda yetişen meyve ve sebzelerin kalitesi de iyi olmaktadır.

 

Yararlanılan Kaynaklar

Kacar, B. Katkat,V.1999. Gübreler ve Gübreleme Tekniği. Uludağ Üni. Güçlendirme Vakfı Yayın No;144, Bursa

Brohi,A.R., Aydeniz, A., Karaman, M.R.1995. Toprak Verimliliği. GOP. Üni. Ziraat Fak. Yayın No:5  Tokat

Brady, C.N.1990.The Nature and Properties of Soils. Macmillan Pub. Company. New York

Eyüpoğlu, F. 1999. Türkiye Topraklarının Verimlilik Durumu. Toprak ve Gübre Arş. Ens. Yayınları. No;220, Ankara

Sposito,G. 1989. The Chemistry of Soils. Oxford University Press. New York

Şekil 1. Organik madde (OM) içeriği düşük ve iyi iki toprağın karşılaştırılması

 

 

Şekil 2. Toprakta organik bileşiklerin besin elementlerinin alınamaz konuma dönüşmesini engellemesi

Prof. Dr. Sait GEZGİN

Selçuk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Beslenme Bölümü, KONYA

 

Bitkisel üretimde birim alandan kaliteli ve bol ürün almanın en önemli unsurlarından birisi dengeli gübrelemedir. Dengeli gübreleme; toprak özelliklerine bağlı olarak bitkilerin ihtiyacı olan, toprakta noksan bütün bitki besin elementlerini uygun zamanda, uygun miktar ve formlarda ve uygun şekilde vermektir. Dengeli gübreleme için toprak ve bitki analizlerinin yapılması gerekir.

Toprak analizleri ile topraktaki besin elementlerinin miktarları ve bu besin elementlerinin bitkilerce alımını etkileyen özellikleri belirlenirken, bitki analizleri toprak, bitki ve iklim özelliklerine bağlı olarak bitkilerin topraktaki besin elementlerinden yararlanma durumu hakkında bilgi verir. Bu nedenle dengeli gübreleme için çoğu zaman toprak analizleri yeterli olurken, özellikle meyve bahçeleri ve seralar olmak üzere bazı durumlarda birbirlerinin tamamlayıcısı olarak toprak analizlerinin yanında bitki analizlerinin de yapılması gerekli olmaktadır.

Toprak analizleri dengeli gübreleme ile bitkisel üretimde verim ve kalite artışı yanında, toprakların verimlilik potansiyellerinin korunması, insan ve hayvanların beslenmesi ve sağlığı, çevre kirliliğinin önlenmesine de çok önemli katkılar yapabilir. Bu nedenlerle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın 2009 yılından itibaren toprak analizlerini desteklemesi çok önemli ve yerinde hatta geç kalınmış bir karardır.

Ancak bugün ülkemizde gübreleme amaçlı toprak analizleri yapan laboratuvarlarla ilgili çok önemli sorunlar mevcuttur.

Kanaatimce bu sorunlar ve çözümleri şu şekildedir:

 

1) Toprak örneklerinin alınması: Laboratuvarlara getirilen toprak örneklerinin çoğunluğu zamanında usulüne uygun olarak alınmamaktadır. Örneğin hububat ekili arazilerden Ocak-Mayıs aylarında yoğun bir şekilde toprak örneği gelmektedir. Oysaki gübreleme amaçlı toprak örnekleri bitkilerin ekim veya dikim zamanlarından önce alınıp analiz edilerek gübreleme programları oluşturulmalıdır. Çünkü özellikle fosforlu gübreler başta olmak üzere gübrelerin bazılarının tamamı, bazılarının bir kısmı ekim veya dikim esnasında uygulanmaktadır.

Bunun için toprak örneklerinin usulüne uygun bir şekilde, zamanında alınması için yetiştirilen bitkinin vejetasyon dönemi içinde alınan ve analiz edilen toprak örneği desteklenmemeli, toprak örnekleri bir teknik personel (Ziraat Mühendisi veya teknisyeni) tarafından ya da sorumluluğunda alınıp laboratuvara onun imzası ile teslim edilmelidir.

Bitkisel üretim yapılmayan ya da nadasa bırakılan arazilerden alınan örneklere destek verilmemelidir. Yanlış toprak örneklemesinden çiftçi ve örneklerin laboratuvara tesliminde imzası bulunan teknik personel sorumlu tutulmalı ve bazı cezai yaptırım uygulanmalıdır.

 

2) Toprak örneklerinde yapılması zorunlu tutulan analizler: Destekleme için toprak örneklerinde su ile doymuşluk, pH, toplam tuz, kireç, elverişli P, elverişli K ve organik madde analizlerinin yapılması zorunlu kılınmıştır. Ülkemiz toprak özelliklerini göz önünde bulundurduğumuzda dengeli gübreleme programlarının yapılabilmesi için bu analizler yeterli değildir.

Çünkü ülkemizde yapılan çok sayıda araştırma sonucuna göre topraklarımızda K, Mg genellikle yeterli düzeyde olmasına rağmen bitki çeşidi, toprak özellikleri özelliklede K, Ca ve Mg arasındaki dengeye bağlı olarak potasyumlu ve magnezyumlu özellikle de potasyumlu gübreleme yapılması önerilmektedir. Hatta meyve ve sebze yetiştiriciliğinde bazı durumlarda kalsiyumlu gübreleme yapılması bile önerilmektedir.

Bunun yanında mevcut zorunlu analizlere göre, azotlu gübre önerisi toprağın organik madde içeriğine göre yapılmaktadır. Ülkemizde azotlu gübreleme ile yapılan çalışmaların çoğunda topraklarımızda yıllardır bilinçsiz gübrelemeye bağlı olarak inorganik azot (NH4+NO3) birikimi olduğu belirlenmiştir. Nitekim ülkemizin farklı bölge topraklarında bitkiye faydalı azot miktarının tayininde kullanılabilecek en uygun yöntemlerin belirlenmesi ile ilgili yapılan araştırma sonuçlarına göre Çukurova bölgesi, Gediz ovası, Iğdır ovası, Konya-Çumra ovası topraklarında NO3-N’u yönteminin en uygun olduğu bildirilmiştir. Ayrıca ülkemizde yapılan çok sayıda araştırma sonuçlarına göre topraklarımızın genel özelliklerine bağlı olarak başta Fe ve Zn olmak üzere mikro elementlerin (B, Fe, Zn, Mn, Cu) noksanlıkları, ayrıca başta bor olmak üzere bazı yerlerde de fazlalıkları çok yaygın olup bitkisel üretimde verim ve kalite üzerinde belirleyici olmaktadırlar.

Bu nedenlerle toprak analizine göre iyi bir dengeli gübreleme programının yapılabilmesi için mevcut zorunlu analizler listesine inorganik azot (NH4+NO3), elverişli Ca, elverişli Mg ve iz elementler (B, Fe, Zn, Mn, Cu) eklenmeli yani zorunlu tutulmalıdır.

 

3) Gübre destekleri: Toprak analizi sonuçlarına göre oluşturulan gübreleme programında kullanılan bütün gübreler destekleme kapsamına alınmalıdır. Uzmanlarca tavsiye edilen gübre çeşidi ve miktarı ile çiftçinin kullandığı gübre kontrol edilmelidir. 50 dekardan küçük alanlarda özellikle sebze üretimi yapanların gübre desteğini alabilmesi için toprak analizi zorunlu kılınmalıdır.

 

4) Laboratuvar denetimleri: Laboratuvar denetimleri artırılmalıdır. Referans toprak ve bitki örnekleri ile her yıl en az bir defa laboratuvarların analizlerinin doğruluğu test edilmelidir. İlk testte başarısız olan laboratuvarların uyarılmasından sonra yeniden aynı testten geçirilmeli ve yine başarısız olanların elemanlarının bir yerde ücretli eğitimi yapılmalı, sonra aynı test yeniden yapılmalı ve yine başarısız olan laboratuvarların yetkileri alınarak kapatılmalıdır.

Ayrıca laboratuvarların kullandığı cihazların her yıl kalibrasyonlarının yaptırılması sağlanmalıdır. Yanlış analiz ve gübre önerilerinden laboratuvarlar sorumlu tutulmalı ve bazı cezai yaptırım uygulanmalıdır.

Laboratuvar denetimlerini meslek hayatında belli bir süre laboratuvarlarda görev yapmış teknik personel, özellikle Toprak Bölümü Mezunu Ziraat Mühendisleri yapmalıdır. Bu konuda Ziraat Fakültelerinin Toprak Bilimi ve Bitki Besleme bölümlerinden destek alınabilir.  Bölgesel referans laboratuvarları oluşturulmalıdır. Laboratuvarlar toprak analiz sonuçlarını, gübre önerilerini ve alımını yaptığı kimyasal sarf malzemeleri online olarak kaydetmelidir.

 

5) Tarımsal Laboratuvarlar Kurulu: Laboratuvarların denetimleri, laboratuvar açma-kapama veya diğer işlerle ilgili bütün tarafların (Bakanlık-TÜGEM-TAGEM, Ziraat Fakültesi-Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü, Ziraat Odaları, Özel sektör) yer alacağı bir kurul oluşturulmalıdır. Bu kurul, üst kurul olarak Ankara’da ve illerde oluşturulabilir.

 

6) Analiz ücretleri:  Analiz ücretlerinde bir standart getirilmelidir. Çünkü özellikle ziraat odaları ve özel laboratuvarlar bu konuda haksız rekabet yapmaktadırlar.

 

7) Laboratuvarların kapasitesi: Laboratuvarların mekân, donanım, eleman durumu ve günlük-aylık çalışma süresine göre analiz edebilecekleri maksimum örnek sayıları belirlenmelidir. Bu durumda laboratuvarların analiz yapmadan rapor yazmalarının önüne geçilebilir. Ayrıca kimyasal madde kayıt defterine sarf malzeme fatura numaraları eklenmelidir. Böylece harcanan sarf malzemeleri faturalarla karşılaştırılarak da yapılan analiz sayıları belirlenebilir.

 

8) Eğitim: Öncelikle Ziraat Fakültesi-Toprak Bilimi ve Bitki Besleme bölümleri ders programlarında öğrencilerin toprak, bitki, su ve gübre analizlerini ve buna göre en azından ülkemizde en fazla yetiştirilen bitkiler için dengeli gübreleme programlarının oluşturulması, laboratuvar yönetimi konularında yeterli bilgileri alacak düzenlemeler yapılmalıdır. Laboratuvar elemanlarının her yıl toprak, bitki, su ve gübre analiz sonuçlarının yorumu ve gübre önerileri konusunda eğitime katılmaları zorunlu kılınmalıdır. Bu konuda Ziraat Fakültesi-Toprak Bilimi ve Bitki Besleme bölümlerinden destek alınmalıdır. Ayrıca çiftçiler de toprak, bitki, su ve gübrelerden örneklerin alınması, muhafazası, taşınması ve bunların analizleri ile analize dayalı gübreleme konularında eğitilmeli ve demonstrasyon çalışmaları yapılmalıdır.

 

9) Bitki analizleri: Dengeli gübreleme için çoğu zaman toprak analizleri yeterli olurken, özellikle meyve bahçeleri olmak üzere bazı durumlarda birbirlerinin tamamlayıcısı olarak toprak analizlerinin yanında bitki analizlerinin de yapılması gerekli olmaktadır. Bu nedenle toprak analizleri gibi bitki analizleri de desteklenmelidir.

 

* Bu yazı, 5. Ulusal Bitki Besleme ve Gübre Kongresi’nde tebliğ olarak da sunulmuştur.

Yeryüzünün oluşmasıyla birlikte dünya yüzeyinde canlı hareketi başlamıştır. Doğa kendi dengesini kurarak canlılar için hayat devam etmiştir ve etmektedir. Bu oluşum içerisinde önemli unsurlardan birisi de topraktır belki de en önemli kaynaktır. Zira toprağın canlılar için önemi oldukça fazladır. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler alemi için vazgeçilemez bir yaşam yeridir. Örneğin insanları ele alalım; beslenmeden giyime, yaşanacak yerlere kadar toprağa ihtiyaç vardır ve bunları sağlamak için toprak kullanılmaktadır. Hayvanlar için yine bir besin kaynağıdır, bitkilerin hayatlarını sürdürebilmelerini sağlayan bir ortamdır. Peki bu kadar çok faydasını saydığımız toprağın bilimsel tanımı nasıldır:

 

“Toprak arzın yüzeyini ince bir tabaka halinde kaplayan, kayaların ve organik maddelerin türlü ayrışma ürünlerinin karışımından meydana gelen içerisinde ve üzerinde geniş bir canlılar alemi barındıran, bitkilere durak yeri ve besin kaynağı olan, belli oranlarda su ve hava içeren üç boyutlu varlıktır” Akalan (1988).

 

Yukarıdaki tanımdan anlaşılacağı gibi toprak canlı bir varlıktır. Dolayısıyla canlıların yaşamını sürdürebilmeleri için bu varlığı çok iyi tanıması gerekmektedir. Toprağı tanımanın en iyi yolu toprakların analiz edilmesidir. Bu analizler en iyi laboratuvar şartlarında yapılabilir.

 

İyi  bir bitki gelişimi için toprağın hacminin yarısının su ve hava diğer yarısının da katı maddelerden oluşması gerekmektedir. Bu dengenin korunması için uygun sulama ve gübrelemenin yapılması gerekmektedir. Ne cins gübre verileceği ve  ne kadar gerekli olduğu ancak toprağın tanınması ile mümkündür. Burada şu ihtiyaç ortaya çıkmaktadır toprak analizi. O halde toprak analizi için ne yapmak gereklidir öncelikle cevaplanması gereken soru budur. Toprak analizi toprak numunelerinin araziden alınması ile başlar.

 

Toprağı araziden almak için gerekli olan alet ve ekipmanlardan başlıcaları;

 

 

Bu işlemin doğru şekilde yapılabilmesinin en iyi yolu uzmanlara danışarak almaktır. Bu konuda yerel yönetimlerle işbirliği yapılmalıdır.

Ayrıca önemli olan bir başka konu da numune alınacak yerin doğru seçilmesidir. Burada istenen araziyi en iyi şekilde temsil edecek toprak örneğini almaktır. Dikkat edilmesi gereken bir başka konu ne amaçla toprak örneği alınacağıdır. Genel amaçlar için genellikle üst 30 cm lik kısımdan kürekle veya bel yardımıyla toprak örneği alınabilir. Bunun için toprak yüzeyi V şeklinde kazılarak düzgün kenarından numune alınır. Alınan numune kesinlikle bulaşmamalıdır. Özel amaçlar için örneğin ağaç yetiştiriciliği için farklı derinliklerden toprak örneği almak gerekebilir, bunun için kullanılması gereken alet burgudur, burgularda arazi koşullarına uygun seçilmelidir.

 

Toprak numunelerinin alınmasının uygun olmadığı yerler şunlardır:

  1. Eskiden gübre yığını bulunan yerler
  2. Hayvan gübrelerinin bulunduğu yerler
  3. Harman yeri ve hayvanın yattığı yerler
  4. Bitki kalıntılarının bulunduğu yerler
  5. Ağaç altı
  6. Yol, dere, kanal kenarına yakın yerler

Yrd. Doç. Dr. Korkmaz BELLİTÜRK

(Namık Kemal Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü)

Toprak; tarımın temelini oluşturan, geri kazanımı çok zor ve yerine başka bir şeyin konulması neredeyse mümkün olmayan ve aynı zamanda canlı, dinamik ve üç boyutlu çok değerli bir varlıktır.

Besin maddelerinin hemen hemen tamamına yakınının elde edildiği toprak, tarımsal üretimin vazgeçilmez bir unsurudur ve yeterli önlemlerle korunamadığında yitirilebilen kaynaklardandır. 1 cm toprak, yaklaşık 250 yılda oluşmaktadır. Verimli tarım topraklarının oluşum süreci ise hızlandırılamamaktadır. (Taşkaya, 2004)

Toprakların kimyasal, fiziksel ve biyolojik koşullarını optimum bir düzeyde tutarak bunların sürdürülebilir tarım ve bitkisel üretime uygun hale getirilmesi tarımda giderek daha da önem kazanmaktadır.

Toprak, bir bitkiye mekanik olarak destek olmanın yanında, ona su ve besin maddeleri de sağlamaktadır. Bitki ve toprak arasında yakın bir ilişki vardır. Verimli toprak gerçekten canlı ve dinamik olup, içinde değişen oranlarda organik madde, mineraller, su ve hava bulundurmaktadır.

Yıllık %2.2’lik nüfus artış oranıyla Avrupa’da birinci olan ülkemizde, nüfusun %40’ının 25 yaş altı gençlerden oluşması ve yaklaşık olarak her yıl 1.5 milyon çocuğun dünyaya gelmesinden dolayı beslenme, barınma vs. gibi ihtiyaçlar da buna paralel olarak sürekli artmaktadır. Doğal kaynaklar kullanılarak artan nüfusun gereksinimleri karşılanırken, gelecek nesillerin de aynı doğal kaynaklara gereksinim duyacağı bir gerçek olmakla beraber, özellikle topraklarımızın besin dengesinin korunmasına da dikkat edilmesi gerekmektedir. (Bellitürk, 2006)

 

Tarım toprakları üzerinde yapılan yanlışlıklar

Bugün çeşitli basın ve internet kaynaklarına göre, dünyadaki toprakların %12’si ürün yetiştiriciliği amacıyla kullanılmaktadır. Bu alanın %26’sı gıda ürünlerinin ekimi için kullanılmaktadır ve 2020 yılında bu alanın %15’i gıda ürünleri yetiştirmek için uygun olacaktır. Ancak Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıklamalarına göre, dünyada her 5 saniyede 1 çocuk açlıktan ölmekte ve her yıl 1 milyon kişi bu felaketle karşı karşıya kalmaktadır. Açlık felaketine yol açan en önemli faktörlerin başında topraktaki verim kaybı, kötü çevre koşulları ve kimyasal yoğunluktan (gübre, ilaç, mazot kalıntıları) dolayı ürünlerin rafta kalma ömrünün uzun olmaması gelmektedir.

Tarımda üretim artışı üzerinde etkili faktörler kimyasal girdi kullanımı, ıslah çalışmaları (üretim materyalleri kapasitesinin artırılması), mekanizasyon kullanımı, ekilebilir alanların genişletilmesi, uygun tohumluk seçimi, sulama olanaklarının artırılması ve etkinleştirilmesi şeklinde ifade edilebilir. Günümüzde tarımsal üretimde verimliliği arttırmak amacıyla kullanılan üretim girdileri kontrolsüz bir şekilde uygulanmaktadır. Kullanılan girdiler verimliliği arttırırken çevre ve insan sağlığını da olumsuz yönde etkileyebiliyor. Son yıllarda tarımda verimliliği arttırmak amacıyla 3 çeşit girdi yoğun ve yanlış bir şekilde kullanılıyor. Bunlar: Hibrid ve GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) tohumluk kullanımı, pestisit (tarımsal ilaç) kullanımı ve kimyevi gübre kullanımıdır.

 

 

Yanlış gübreleme: Ülkemizde “ne kadar gübre atarsan, o kadar verim alırsın” mantığı ile gübreleme yapılmakta ve böylece toprakların verimlilikleri azalmaktadır.

Son yıllarda yanlış yapılan tarımsal uğraşlar neticesinde, toprakların organik maddeleri başta olmak üzere birçok besin elementinin miktarında azalmalar olduğu görülmektedir. Ayrıca yanlış gübre çeşidinin uygulanması gibi sebeplerden dolayı toprakların pH dengeleri bozulmakta ve asitlik oranları artmaktadır. Buna paralel olarak da asit koşullarda bazı elementlerin (fosfor, kalsiyum vb.) bitkiler tarafından alınması engellenmekte ve bitki büyümesinde besin elementi noksanlığına bağlı olumsuzluklar görülmektedir.

 

Toprak yorgunluğu: Aynı toprakta peş peşe yetiştirilen bazı kültür bitkilerinin büyüme ve gelişmelerindeki yavaşlama veya değişik diğer nedenler ile toprak verimliliğinin ve kalitesinin azalması olarak tanımlanmaktadır. Toprak yorgunluğu, toprağın kimyasal-fiziksel-biyolojik yapısı, gübreleme-sulama-toprak işlemenin getirdiği sorunlar, bitki besin maddesi noksanlık ve fazlalığı, paraziter kökenli nedenler (bakteriler, toprak mantarları, nematodlar, virüsler) ve bu parazitlerin aşırı oranlarda birikimi, iklim değişiklikleri, erozyon gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilmektedir.

İnsanların gelecekteki yaşam kalitesini belirleyecek en önemli unsurlardan birisi olan “toprak kirliliği” artık günümüzde çok önemlidir. Toprak kirliliğinin sebebi sadece endüstriyel değil, aynı zamanda tarımsal faaliyetlerdir.

Türkiye’de 1980’den günümüze ekilebilir arazi varlığında azalmanın olduğu da görülmektedir. Nitekim Türkiye, 1980 yılından sonra uyguladığı dışa açılım politikası sonucunda önemli bir ekonomik ilerleme kaydetmiştir. Bunun sonucunda konut, sanayi ve turizm amaçlı yatırımlar artmış ve böylece tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı söz konusu olmuştur. Türkiye tarım arazilerinin yıllara göre değişimi incelendiğinde toplam tarım alanları 2008 yılında 1990 yılına göre % 6.93 oranında azaldığı görülmektedir. (Bayramoğlu, 2010)

 

Amaç dışı arazi kullanımı: Türkiye’de tarım arazilerinin altyapı çalışmaları, şehirleşme, ikinci konut ve sanayileşme gibi amaçlarla kullanılması, ülkemizin en büyük çevre sorunlarından biri olarak kendini göstermektedir.

Hızlı kentleşme sürecinde, kentsel amaçlar için toprak talebinin artması doğaldır. Başta kentleşme ve sanayileşme olmak üzere, turizm, karayolları, demiryolları, enerji ve boru hatları, barajlar, hava alanları ve spor tesisleri gibi yatırımlar, tuğla-kiremit ocak ve fabrikaları, açık maden ocakları v.b. faaliyetler tarım alanlarının amaç dışı kullanımında rol oynayan en önemli faktörlerdir. (Taşkaya, 2004)

Toprak kullanım yetenek sınıflandırmasına göre 1,2, 3 ve 4. sınıf topraklar işlemeye uygun tarım topraklarıdır. 5, 6. ve 7. sınıf topraklar ise mera ve orman alanı olarak değerlendirilmeye uygun topraklar olurken, 8. sınıf topraklar ise doğal yaşam ve su toplama havzaları amacıyla kullanılabilecek alanlardır. Ancak Türkiye’de işlenen tarım alanlarının %22’si 5, 6 ve 7. yetenek sınıflarındaki topraklardan oluşmaktadır. Bu toprakların mera ve orman alanı olarak kullanılması gerekirken, tarımsal amaçlı olarak değerlendirilmesi, toprak kullanımı ile ilgili sorunları daha da artırmaktadır. Ayrıca 171.992 hektar yerleşim alanı 1. ve 4. yetenek sınıfındaki topraklar üzerinde kurulmuştur ve turistik tesislerin kapladığı alanın %70’i tarıma elverişli alanlardır. Bu durumda verimli tarım topraklarının %18,7’si tarım dışı faaliyetlerle ilgili kullanımlara ayrılmış durumdadır. Yerleşim alanlarının çevrelerindeki tarım arazilerinin arsaya dönüşmesi ile değerlerinde meydana gelen çok yüksek artışlar karşısında, bu arazilerin tarımda kullanılmaya devamını sağlamak güçleşmektedir. (Taşkaya, 2004)

Toprak başta olmak üzere diğer birçok doğal varlıklardaki azalma, bozulma ve kirlenmenin neticesinde; tarımsal üretim olumsuz yönde etkilenmeye devam etmekte, sürekli olarak artan nüfus gıda maddelerine olan talebi yükseltmekte ve dolayısıyla bu gelişme önce ekonomik, sonra da toplumsal bazı sıkıntılara yol açabilmektedir.

Sulama, gübreleme, ilaçlama gibi toprağı güçlendirmek ve verimi artırmak için yapılan faaliyetler bilinçli ve kontrollü bir biçimde yapılmalıdır. Buna dikkat edilmediği takdirde, ekolojik dengenin bozulması sonucu toprak ve su kaynakları aşırı derecede kirlenecek, büyük çevre sorunları yaşanacak ve bir süre sonra artmış gibi görülen tarımsal üretimde de hızlı bir düşüş başlayacaktır. (Yıldız ve ark., 2000).

Ülkemizin tarım işletmeleri oldukça küçük olduğu gibi, işletmelerin sahip olduğu araziler de oldukça parçalıdır. 100 dekar araziye sahip işletme sayısı toplam işletme sahiplerinin %82.9 gibi çok yüksek bir orandadır. Diğer bir ifade ile ülkemizin tarım işletmeleri çok küçük aile işletmelerinden oluşmaktadır. Bu sonuçlar tarımsal üretimimizi kısıtlayan ve verimliliği düşüren en önemli unsurlardan biridir. (Keşli, 2011)

 

Tarım topraklarımızın kontrollü gübrelenmesi için yapılması gerekenler

Tarımın çevreye verdiği zararları önlemek için tarımsal tekniklerin gerektiği gibi uygulanması, tarımsal girdilerin bilinçli ve az kullanılması, organik tarımın yaygınlaşması ve gelecek kuşakların da kendi gereksinimlerini karşılayabilmeleri için sürdürülebilir tarım felsefesinin yaşama geçirilmesi gerekmektedir. (Altan ve ark., 2000)

Bitkisel üretimin sürdürülebilirliği ve bitkilerden yüksek verimin elde edilmesinde toprak verimliliğinin korunması ve geliştirilmesi amacıyla kullanılan en önemli girdi gübredir. Üzerinde tarımsal faaliyetler yaptığımız toprakların tanınması kadar, o toprakları beslemek için kullandığımız gübrelerin özelliklerinin bilinmesi de önemlidir. Özellikle son yıllarda ülkemizdeki bazı gübre firmalarının ürettiği ürün çeşidine göre gübre (ekin gübresi, çeltik gübresi, çay gübresi vs.) kullanımı uzman kişilerin önerileri doğrultusunda yaygınlaştırılmalıdır.

Dünyada ortalama gübre tüketimi yılda 11.6 kg/da, Türkiye’de ortalama gübre tüketimi yılda 8.5 kg/da olarak gerçekleşmekte ve Türkiye’de kullanılan gübre miktarı ihtiyacın %57’sini karşılamaktadır. Öyleyse gübre kullanımında kontrollü gübreleme modelleri ve uzmanlar denetiminde gerekenin yapılması, toprakların bitki besin ihtiyaçlarını karşılamada son derece önemlidir. Doğaya dışarıdan yapılan her müdahalenin mutlaka bir yan etkisinin olacağı gerçeği göz ardı edilmeden, bilinçli yani toprak ve yaprak analizlerine dayalı bir gübre kullanımı sağlanmalıdır.

Toprak verimliliğinin korunması ve yükseltilmesine yönelik toprakların amacı doğrultusunda kullanılmasına ilaveten acilen yapılması gereken diğer bazı hususlar kısaca aşağıda özetlenmiştir:

–          Toprak yorgunluğunun giderilmesinde önemli olan ekim nöbeti (rotasyon) yapılması,

–          Toprağın organik madde miktarı ve diğer besin maddelerinin korunması ve gerekiyorsa arttırılması,

–          Birçok yararları yanında toprak erozyonunun da azaltılması amacıyla organik gübre kullanımının özendirilmesi ve yaygınlaştırılması,

–          Bitki artıklarının yüzeye yakın bırakılması ve anızların yakılmaması,

–          Toprağı az sıkıştıran tarım iş makineleri ve traktörlerinin kullanılması,

–          Aşırı gübre kullanımına bağlı topraklardaki asitleşme ve tuzluluğun giderilmesi ile ilgili ıslah çalışmalarının yapılması,

–          Asit karakterli topraklarda tarım kireci kullanılmasının sağlanması,

–          Tarımda kontrol edilebilen ve çalışma alanına alınan girdilerin kullanımı üzerinde dengeli politikalar geliştirilmesi,

–          Toprağın ve yetiştirilecek ürünün özelliklerine göre doğru gübrenin seçilmesi,

–          Gübrelemenin bitki besleme konusunda uzman kişilere danışılarak yapılmasıdır.

Topraklarını dönemin ABD Başkanı’na satmak istemeyen Kızılderili Şef Seattle’in 1854 yılında yazdığı mektupta geçen şu sözleri manidardır:

“Son ırmak kuruduğunda,

Son ağaç yok olduğunda,

Son balık öldüğünde,

Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”

 

KAYNAKLAR

Altan, T., Kanber, R., Özbek, H. ve Şekeroğlu, E., 2000. Tarım ve Çevre. Özgürlük Dünyası Dergisi, Sayı:102, Ağustos, Ankara.

Bayramoğlu, Z., 2010. Tarımsal Verimlilik ve Önemi. Selçuk Tarım ve Gıda Bilimleri Dergisi 24 (3): 52-61, Konya.

Bellitürk, K., 2006. Buğdayda Azotlu Gübrelemenin Trakya Bölgesi Toprakları İçin Önemi. Renkli Tarım Dergisi, Çorlu-Tekirdağ, 2: 46-49, (2006).

Keşli, Y., 2011. Miras Kredisi. Türktarım Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Dergisi, Ocak-Şubat Sayı: 197: 29-32, Ankara.

Taşkaya, B., 2004. Tarım ve Çevre. Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü, Sayı 5, Nüsha 1: 1-8, Ankara.

Yıldız, K., Sipahioğlu, Ş. ve Yılmaz, M., 2000. Çevre Bilimi. Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Sayfa: 91, Ankara.

Prof.Dr. Süleyman TABAN

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi,Toprak Bölümü,  ANKARA

1. GİRİŞ

Tarımsal üretimde amaç; sayısı günden güne artan nüfusu dengeli ve sürekli olarak beslemektir. Günümüzde gelişen kentleşme ve sanayileşme tarım alanlarını tehdit etmekte ve yeni tarım alanlarının oluşmasına izin vermemektedir. Bu nedenle yani tarım alanlarının genişlemeyeceği göz önüne alındığında birim tarım alanından en az girdiyle en fazla ve kaliteli ürün alma yollarını aramak zorunluluğu doğmuştur.

Tohumluk, gübre, ilaç, mekanizasyon, sulama, vb. gibi girdiler dikkate alındığında tarımsal üretimin hiçde ucuz olmadığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Diğer yandan ise, yatırım amacıyla harcanan para tarım dışında hiç bir sanayi kolunda bu kadar kısa sürede karlı olarak geri dönmemektedir. O halde, en az maliyet kaliteli ve bol ürün almanın yollarını aramamız gerekmektedir. Bunların başında da bilinçli gübre kullanımı gelmektedir.

Gereğinden fazla ya da az kullanıldığında bitkisel üretimin az ve kalitesiz olması yanında ekonomik anlamda da verimli olmamaktadır.

Bunu çaresi nedir diye düşünüldüğünde, yani dengeli ve zamanında gübreleme yapmanın en doğru ve bilinçli yolunun toprak ve bitki analizleri olduğu anlaşılmaktadır.

 

2. GÜBRELEMEDE YOL GÖSTERİCİ OLARAK TOPRAK ANALİZLERİ

Kültür bitkilerinin gübrelenmesi teorik olarak oldukça basit bir işlemdir. Burada yapılması gereken bitkinin gelişmesi için, ihtiyaç duyduğu besin maddesi miktarından toprakta bitkiye yarayışlı halde bulunan bitki besin maddesi miktarını çıkarmak ve aradaki farkı karşılamaya yetecek miktarda gübreyi toprağa vermektir.

Bu olay basit olarak şu şekilde formüle edilebilir.

Gübre miktarı = Bitkinin ihtiyaç duyduğu besin maddesi miktarı Toprak yarayışlı besin maddesi miktarı

Ancak gerçek durum burada ifade edildiği kadar basit değildir. Çünkü, bitkinin yetiştiği ortam olan toprak durağan olmayıp dinamik bir yapıya sahiptir. Böyle bir dinamik yapıda yetiştirilen bitkilerin gelişmeleri de tek bir faktörün değil, çok çeşitli faktörlerin gerek bireysel gerekse karşılıklı etkileri altındadır. Bu nedenle toprağa bakarak yetiştirilecek bitkilerin gelişme durumlarını önceden doğru bir şekilde tahmin etmek imkansızdır. Aynı şekilde, toprakta mevcut bitki besin maddelerinin miktarını ve bitkilere yarayışlılık düzeylerini güvenilir bir şekilde belirlemek ve önerilerde bulunmak gerekir. Örneğin toprağın bitkiye yarayışlı çinko miktarı 0.8 mg kg-1olsun. Bu değer çinko için kritik sınır değeri olan 0.5 mg Zn kg-1’dan fazla. Dolayısıyla toprağın çinko yönünden bir sorunu yok görülmektedir. Aynı toprağın kireç miktarı % 20 civarında, yarayışlı fosfor miktarı 15 mg kg-1 civarında ve pH sı 8‘ e yakın ise, o toprakta yetiştirilecek bitkinin cinsi de dikkate alındığında, hala çinko yönünden bir sorun yoktur dememiz olanaksızdır. Çünkü toprağın kireç ve fosfor miktarının fazla olması çinkonun yarayışlılığını sınırlandırmaktadır. Ne kadarını sınırlandırmıştır? Ya da 0.8 mg kg-1 çinkodan bitki ne düzeyde yararlanabilir? Bu soruların cevabını verebilmek için bitki ve toprak analizlerine gereksinim duyulmaktadır.

 

3. TOPRAK ANALİZLERİ

Toprak analizleri değişik amaçlar için yapılır. Başta tarım olmak üzere, yol, bina ve diğer yapılanmalara (baraj, tünel vb) uygunluk durumlarının saptanması, madencilik petrol arama çalışmalarında ve drenaj, arazi ıslahı gibi konular ile çevre kirliliği çalışmalarında toprak analizlerinin yapılması önerilmektedir.

Tarım açısından topraklar sıkça analiz edilmekte ve analiz sonuçlarına göre bilimsel anlamda tarım yapılmaktadır.

 

3.1. Tarımsal Açıdan Toprak Analizleri

  1. Toprağın besin maddesi miktarı ve bitkilere besin maddesi sağlama gücünün belirlenmesi
  2. Uygulanacak gübre cins ve miktarının belirlenmesi
  3. Toprakta beslenme bozukluklarının kaynağının saptanması
  4. Tuzlu, sodyumlu alanların teşhisi ve ıslahı
  5. Arazi etüdü, genesisi ve sınıflandırılması
  6. Yetiştirilecek bitki çeşidi
  7. Drenaj sorunu ve çözümü gibi amaçlar için topraklar analiz edilirler.

Tarımsal açıdan yani bitki yetiştiriciliğinde, toprakta bulunan bitki besin elementleri miktarlarının, topraktan uygun şekilde ekstrakte edilmesi ve bunların daha sonra uygun kimyasal yöntemlerle doğru olarak analiz edilmesi gereklidir.

Bitkisel üretimde ürünün miktar ve kalitesi toprakta bulunan besin maddesi miktarına bağlıdır. Bunu öğrenebilmek için toprak örneklerine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu besin maddelerinin toplam miktardan çok, bitkiye yarayışlı miktarı önem kazanmaktadır. Toprakta besin maddesi analizleri denildiğinde uygun ekstraksiyon yöntemleriyle topraktan ekstrakte edilen ve bitkiye yarayışlı olan kısmı olarak nitelendirilen kimyasal analizler anlaşılmaktadır. Bu amaçla toprakta yapılan analizler ve bu analizlerde kullanılan kimyasal yöntemler Çizelge 1 de toplu olarak verilmiştir.

Toprak analizlerinden beklenen yararın sağlanabilmesi herşeyden önce toprak örneğinin kurallara uygun bir şekilde alınmış olmasına bağlıdır. Bakıldığında toprak her yerde aynıymış gibi görünmekte, ancak bu durum yanıltıcı olmaktadır. Aynı tarla içerisinde gerek toprağın gerekse arazinin görüntüsünde belirgin bir farklılık varsa, bu farklılıkların görüldüğü her bir alandan bağımsız toprak örneğinin alınması gereklidir. Ayrıca, unutulmaması gereken bir nokta da, komşum benim tarlanın yanındaki tarlasını analiz ettirdi. Tarlalar komşu olduğu için onun sonuçlarını bende kullanabilirim şeklindeki bir düşünceye asla yer verilmemesi gerektiğidir.

Toprakta yapılan analizler sonucu elde edilen değerler o elementin topraktaki sınır değerleri ile karşılaştırılarak yorumlanmaktadır. Bu amaçla belirlenen sınır değerleri ise Çizelge 2 de verilmiştir.

 

Çizelge 1. Toprakta verimlilik amacıyla yapılan kimyasal analizler ve analizlerde kullanılan yöntemler

 Özellik Yöntem ve Literatür  Özellik Yöntem ve Literatür
Tekstür (Bünye)

Hidrometre Yöntemi

Bouyoucus, 1951

Bitkiye yarayışlıDemir (Fe) DTPA ekstraktında Atomik Absorbsiyon Spektrofotometrik (AAS) YöntemLindsay ve Norvell, 1978
Kireç (CaCO3)

Kalsimetre Yöntemi

(Scheibler Kalsimetresi)

Allison ve Moodie, 1965

Bitkiye yarayışlıÇinko (Zn) DTPA ekstraktında Atomik Absorbsiyon Spektrofotometrik (AAS) YöntemLindsay ve Norvell, 1978
Katyon Değişim Kapasitesi, (KDK)

Sodyum ile Saturasyon Yöntemi

Jackson,1958; Chapman ve Pratt,1961;

Bitkiye yarayışlıMangan (Mn) DTPA ekstraktında Atomik Absorbsiyon Spektrofotometrik (AAS) YöntemLindsay ve Norvell, 1978
Organik Madde(OM)

Değiştirilmiş Walkey-Black Yöntemi

Walkley ve Black, 1934; Walkley, 1947; Greweling ve Peech, 1960; Nelson ve Sommers, 1982

Bitkiye yarayışlıBakır (Cu) DTPA ekstraktında Atomik Absorbsiyon Spektrofotometrik (AAS) YöntemLindsay ve Norvell, 1978
pH 1:2.5 toprak/su ekstraktındaRichards, 1954; Jackson, 1958 Bitkiye yarayışlıFosfor (P)

Sodyum Bikarbonat Yöntemi

Olsen ve ark., 1954

Saturasyon ekstraktında

Richards, 1954

Bitkiye yarayışlıBor (B)

 

Azometin-H Yöntemi

Wolf, 1971

Elektriksel İletkenlik(EC) 1:2.5 toprak/su ekstraktındaRichards, 1954 Bitkiye yarayışlıMolibden (Mo)

Asit Amonyum Oksalat Yöntemi

Grigg, 1953;

Purvis ve Peterson, 1956

Saturasyon ekstraktında

Richards, 1954

Bitkiye yarayışlıKükürt (S)

Türbidimetrik Yöntem

Fox ve ark., 1964

Toplam Azot (N)

Mikro Kjeldahl Yöntemi

Kjeldahl, 1883; Bremner, 1965

Bitkiye yarayışlıBor (B)

 

Azometin-H Yöntemi

Wolf, 1971

Amonyum(NH+4) Potasyum Klorür ile Ekstrakte Edilen Örneklerde Buhar Destilasyonu YöntemiBremner, 1965 DeğişebilirPotasyum (K) Nötr 1 Normal Amonyum Asetat ekstraktında Fleymfotometrik YöntemJackson, 1958
Nitrat + Nitrit(NOֿ3+NOֿ2) Potasyum Klorür ile Ekstrakte Edilen Örneklerde Buhar Destilasyonu YöntemiBremner, 1965 DeğişebilirSodyum (Na) Nötr 1 Normal Amonyum Asetat ekstraktında Fleymfotometrik YöntemJackson, 1958
Amonyum+ Nitrat + Nitrit(NH+4+NOֿ3+NOֿ2) Potasyum Klorür ile Ekstrakte Edilen Örneklerde Buhar Destilasyonu YöntemiBremner, 1965 DeğişebilirKalsiyum (Ca) Nötr 1 Normal Amonyum Asetat ekstraktında EDTA ile Titrasyon YöntemiJackson, 1958
Amonyum + Nitrat(NH+4+NOֿ3) Potasyum Klorür ile Ekstrakte Edilen Örneklerde Buhar Destilasyonu YöntemiBremner, 1965 DeğişebilirMagnezyum (Mg) Nötr 1 Normal Amonyum Asetat ekstraktında EDTA ile Titrasyon YöntemiJackson, 1958
Nitrat (NOֿ3) Potasyum Klorür ile Ekstrakte Edilen Örneklerde Buhar Destilasyonu YöntemiBremner, 1965

 

Çizelge 2. Toprakta verimlilik analiz sonuçlarının değerlendirilmesinde kullanılan sınır değerler

 

3.2. Toprak Örneklerinin Alınması

3.2.1. Tarlada nerelerden toprak örnekleri alınır

Değişik tarlaların topraklarında farklı miktarlarda bitki besin maddesi bulunmaktadır. Bunun için her tarladan ayrı ayrı toprak örneği alınması gerekir.

–    Aynı tarla içinde, değişik özellik gösteren kısımlar bulunabilir. Mesela tarla toprağının bir kısmı açık renkli, diğer bir kısmı koyu olabilir. Bu renk farklılığı bize tarlanın bu iki kısmında organik madde demir gibi birçok madde bakımından farklılıklar olduğunu gösterir.

–    Tarlanın bir kısmı düz bir kısmı eğimli olabilir. veya tarlanın bir kısmı çorak, diğer bir kısmı nispeten daha verimli olabilir. Eğer aynı tarlanın içinde böyle farklı yerler varsa bu alanlardan da ayrı ayrı toprak örneği alınmalıdır.

 

3.2.2. Nerelerden toprak örneği alınmaz

Toprak örneğinin alınacağı alan belirlendikten sonra toprak almak için küreğin batırıldığı nokta eğer;

–    Harman yeri veya hayvan yatmış yer ise,

–    Önceden gübre yığılmış yer ise,

–    Sap kök veya yabani otların yığın halinde yakıldığı yer ise,

–    Hayvan gübresinin bulunduğu nokta ise,

–    Tarlanın tümsek veya su birikmesi olan çukur noktaları ise,

–    Dere, orman, su arkı ve yollara yakın arazi kısımları ise,

–    Sıraya ekim yapılan ürünlerde sıra üzeri ise,

–    Binalara yakın alanlar ise,

–    Özellikle meyvecilik, kavakçılık gibi ağaç yetiştirmek için ayrılan araziler hariç, tarlada bulunan birkaç ağacın altından, toprak örneği alınmamalıdır.

 

3.2.3. Toprak örneği nasıl alınmalıdır

 

Tek yıllık bitkiler için: Tek yıllık bitkilerde gübreleme amacıyla toprak örneği almak için; bir küreğe, alınan toprak örneklerini karıştırmak için bir kaba (kova, leğen, geniş bir naylon) ve temiz bir naylon veya bez torbaya ihtiyaç vardır.

Bu malzemeleri kullanmadan önce küreğin iyice temizlenmiş ve üzerinde başka artıkların kalmamış olması gerekir. Toprak örneklerini içine koyup laboratuara analize göndereceğimiz naylon veya bez torba ise1 kgkadar toprak alabilecek büyüklükte olmalıdır.

 

Örnek alma: Toprak örneği almak için hazırlanan araç gereçleri alarak tarlanın başına gidilir. Tarlanın bir ucundan girerek öbür ucuna kadar örnekler alınarak ilerlenir. Ancak bu örnekler, tarlanın bir ucundan öbür ucuna doğru düz bir çizgi üzerinde ilerleyerek dosdoğru olmayıp zig-zaglar yaparak alınmalıdır. Ekim yapılacak alanın her tarafından örnek almaya dikkat edilmelidir.

 

Toprak Numunesi Alma

Karışık toprak örnekleri tarlanın bir ucundan diğer ucuna doğru şekildeki gibi zig-zak’lar çizilerek açılan çukurlardan alınmalıdır.

Bu şekilde tarladan alınan toprak örnekleri kovaya konarak ilerlenir ve tarlanın öbür başına çıkılır. Tarladan alınan ve kovaya üst üste konulan bütün toprak örnekleri iyice karıştırılır. Naylon veya bez torbaya1 kgkadar toprak örneği konur.

 

Etiketleme: Hazırlanmış ve torbalanmış olan toprak örneğinin kime ait olduğunu hangi tarladan alındığı belirlemek için yapılır.

Bunun için bir kağıda kurşun kalemle:

–    Ad- soyad

–    Toprak örneğinin nereden alındığı (tarlanın adı veya aynı tarladaki değişik yerlerin adı)

–    Önümüzdeki ekim döneminde bu tarlaya hangi bitknin ekileceği

–    Geçen yıl bu tarlaya hangi bitkinin ekildiği yazılır.

Hazırlanan bu kağıt torbanın içine konur.

 

Etiketleme Örneği

 

Tarlada örnek nasıl alınır?

Tarlada toprak örneği alınacak noktaya gelindiğinde

–    Bu yerin toprak örneği alınmaya uygun bir yer olup olmadığı kontrol edilmelidir.

–    Eğer bu yer örnek almaya uygunsa toprağın üzerindeki ot, sap gibi şeyler el ile temizlenir.

–    Temizlenen bölgede kürek toprağa20 cmderinlikte (pulluk sürüm derinliği) daldırılır.

–    Alınan bu toprak olduğu gibi açılan çukurun hemen yanına konulur.

–    Sonra açılan çukur içine kenarlardan toprak dökülmüş ise el ile temizlenir.

–    Sonra kürek 3-5 cmkalınlıkta toprak alacak şekilde 18-20 cmderinliğe kadar daldırılır ve yavaşça kaldırılır.

–    Alınan örnek kürek üzerinde yalnızca yan taraflarından düzeltilerek kovanın için konulur.

Böylece bir adet toprak örneği alınmış olur. Yaklaşık 40 dekar tarla için 10-20 adet örnek alınarak kovaya konur ve kovadaki bu topraklar karıştırılarak örnek alınır.

Toprak örneği alınırken V harfi şeklinde bir çukur kazılır. Sonra çukurun düzgün yüzeyinden 3-4 cm kalınlığında 18-20 cm boyunda bir toprak dilimi alınır.

 

Örneklerin torbalanmasında nelere dikkat edilmelidir?

Toprak örnekleri eğer naylon torbalara konulmuşsa naylonlar birkaç yerinden kalemle delinir. Böylece topraktan çıkacak nemin bu deliklerden uçması sağlanır. Aynı zamanda içine koyduğumuz kağıt etiketin nem dolayısıyla parçalanması engellenmiş olur. Alınan toprak örnekleri uygun bir yerde, oda sıcaklığında, toz almayacak bir şekilde temiz naylon veya dosya kağıtları üzerinde serilerek kurutulur.

 

Uygulamada yapılan hatalar

Gübreleme amacıyla toprak örneği almak gübrelemenin temelidir. Bunun için dikkatli olmak gerekir. Özellikle uygulamada önemli hatalarla karşılaşılmaktadır.

 

En çok yapılan hatalardan bir kaçı şöyledir:

–    Toprak örnekleri kürekle20 cm’e kadar olan derinlikten alınmayıp toprağın hemen yüzeyinden ve çoğu zaman elle alınmaktadır.

–    Alınan toprak miktarı1 kgkadar değil de 100-150 gr kadar alınmakta ve bu nedenle gönderilen toprak laboratuarda analize yeterli olmamaktadır.

–    Alınan toprak örnekleri uygun olmayan kaplara konulmaktadır.

–    Etiketler kurşun kalemle yazılmayıp tükenmez kalemle yazılmakta ve naylona konup ağzı kapatılınca toprak terleme yaptığından mürekkep bulaşınca etiketteki yazılar okunmaz olmaktadır.

–    Topraklar naylon torbaya konulduktan sonra naylon torbalar birkaç yerinden delinmediğinden içine konan etiketler toprağın neminden dolayı naylon içerisinde ıslanarak parçalanmaktadır.

–    Çiftçinin aynı mevkide birden fazla tarlası olduğunda, toprak örnekleri alındıktan sonra etikette hangi toprağın hangi tarlaya ait olduğu belirtilmemekte ve böylece laboratuara gönderilen topraklar analizleri yapılıp rapor gönderildiğinde çiftçi tarafından tarlalar karıştırılmaktadır.

 

Çok yıllık bitkiler için: Çok yıllık bitkilerden gübreleme amaçlı toprak örneği alınması da tek yıllık bitkilerde olduğu gibidir. Tek yıllık bitkilerden farkları toprağın sadece20 cm derinliğinden (pulluk sürüm derinliğinden) değil toprağın derinlemesine de örnek alınması gerekir.

Çok yıllık bitkilerde genellikle 0-20, 20-40, 40-60 cmderinlikten örnek almakla birlikte gerekli görülürse 60-90 veya 90-120 cmderinliklerden de toprak örneği alınır. Tabi ki bu derinliklerden toprak örneklerinin alınmasında kürek yeterli değildir. Bu örnekler çeşitli tipte burgularla alınabileceği gibi tarlada bu derinliklere kadar bir çukur (boy çukuru) kazılarak bu çukurun düzgün bir kenarından örnekler alınabilir.

Alınan örnekler tek yıllık bitkiler bölümünde anlatıldığı şekilde etiketlenir, torbalanır ve laboratuara gönderilir.

 

 

 

4. SONUÇ ve ÖNERİLER

Dengeli gübreleme, kaliteli ve bol ürün alma bilinçli tarımın olmazsa olmazıdır. Bunun için yani dengeli gübreleme ve sağlıklı bitki yetiştirme için, hem bitkinin hem de o bitkinin yetiştirildiği toprağın analiz edilmesi gerekir. Toprak analizleri ile sadece toprağın verimlilik durumları belirlenirken, bitki analizleriyle hem bitki hem de o bitkinin yetiştirildiği ortam hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Toprakta yeter miktarda bitkiye yarayışlı besin maddesinin bulunmasından çok, o besin maddesinden bitkinin ne oranda yararlandığı ya da yararlanıp yararlanamayacağı önemlidir. Bu da en çok bitki ve toprak analizlerinin birlikte yapılmasıyla anlaşılmaktadır. Bu amaçla:

    • Bitki ve toprak analizleri yapıldıktan sonra mutlaka standart maddelerle analizlerin doğruluğu kontrol edilmelidir.
    • Her bölgeye birer toprak ve bitki analizleri laboratuvarları kurulmalı ve yeterli teknik elemanı oraya görevlendirilmelidir.
    • Çiftçi birliklerine, çiftçi kooperatiflerine laboratuvar açmalı özendirilmeli ve desteklenmelidir.
    • Toprak analiz sonuçlarına göre gübre kullanan ve kaliteli ürün yetiştiren çiftçiler ödüllendirilmeli ve diğer çiftçiler de özendirilmelidir.
    • Gübre tavsiyesi ve satılacak gübre cins ve miktarı toprak analiz raporuna göre yapılmalıdır.
    • Toprakta eksik olan besin maddelerini içeren yeni gübrelerin (örneğin çinko katkılı) kullanılması önerilmelidir.

 

 

KAYNAKÇA

Allison, L.E. and C.D. Moodie. 1965. Carbonate. In :C.A. Black et al (ed.) Methods of  Soil Analysis, Part 2. Agronomy 9:1379-1400. Am. Soc. Of Agron., Inc.,Madison,Wisconsin,U.S.A.

Bouyoucus, G.J. 1951. A Recalibration of the Hydrometer Method for Making Mechanical Analysis of Soil. Agr. J. 439.

Bremner, J.M. 1965. Total nitrogen. In. C.A. Black et al (ed). Methods of Soil Analysis. Part 2. Agronomy 9:1149-1178. Am. Soc .of Agron., Inc. Madison, Wisconsin, USA.

Chapman, H.D., and P.F. Pratt. 1961. Methods of analysis for soils, plants and waters.p.1-309.University ofCalifornia, Division of Agricultural Sciences.USA.

FAO. 1990. Micronutrient, Assessment at the Country Level: An International Study. FAO Soil Bulletin by Sillanpaa.Rome.

Fox, R.L., R.A. Olson, and H.F. Rhoades.1964. Evaluating the sulfur status of soil by plants and soil tests. Soil Sci. Soc. Am. Proc. 28:243-246.

Greweling, T., and M. Peech. 1960. Chemical soil tests.CornellUniv. Agric. Exp. Stn. Bull. No.960.USA.

Jackson, M. 1958. Soil chemical analysis. p. 1-498. Prentice-Hall, Inc.Englewood Cliffs,New Jersey,USA.

Kjeldahl, J. 1883. Neue Methode zur Bestimmung des Stickstoffs in organischen Körpern. Z. Anal. Chem. 22:366-382.

Lindsay, W.L., and W.A. Norvell. 1978. Development of a DTPA test for zinc, iron, manganese, and copper. Soil Sci. Soc. Am. J. 42:421-428.

Nelson, D.W., and L.E. Sommers. 1982. Total carbon, organic carbon, and organic matter. p.539-579. Methods of Soil Analysis, Part.2. Chemical and Microbiological Properties. Agronomy Monograph No.9. (2nd Ed). ASA-SSSA,Madison,Wisconsin.USA.

Olsen, S.R., C.V. Cole, F.S. Watanabe, and L.A. Dean. 1954. Estimation of available phosphorus in soils by extraction with sodium bicarbonate. US Dept. of Agric. Cric. 939.

Purvis, E.R., and N.K. Peterson.1956. Methods of soil and plant analysis for molybdenum. Soil Sci. 81:223-228.

Richards, L.A Ed. 1954. Diagnosis and Improvement of Saline and Alkali Soils. United States Department of Agriculture Handbook 60:94.

Ülgen, N. ve N. Yurtsever, 1974. Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü Teknik Yayın No:28, Ankara.

Walkley, A. 1947. A critical examination of a rapid method for determining organic carbon in soils: Effect of variations in digestion conditions and inorganic soil constituents. Soil Sci. 63:251-263.

Walkley, A., and L.A.Black. 1934. An examination of Degtjareff method for determining soil organic matter and a proposed modification of the chromic acid titration method. Soil Sci. 39:29-38.

Wolf, B. 1971. The Determination of Boron in Soil Extracts, Plant Materials, Composts, Manures, Water and Nutrient Solutions. Soil Science and Plant Analysis (2), 363-374.

Doç. Dr. Burhan KARA

Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Isparta

Tarımsal üretim; büyük oranda doğal ekolojik koşullara bağlı olarak yapılmaktadır.  Kuraklık, şiddetli yağışlar, dolu, don, çoraklık, tuzluluk, zararlılar, hastalıklar, yangın gibi çevre faktörlerinin biri veya birkaçı tarımsal üretimde her yıl sıkça görülen risklerdir. Bunun yanı sıra küresel ısınma ile değişen iklim yapısı, doğal dengenin bozulması ve ılık geçen kış ayları, söz konusu risklerin şiddetini, özellikle don ve kuraklık riskini daha da artırmaktadır. Dolayısıyla normal koşullarda tarımsal üretim riskli bir faaliyettir ve çevresel stres faktörleri ile önemli derecede sınırlandırılmaktadır.

 

Günümüzde sera gazı salınımındaki hızlı artışa bağlı olarak ortalama yüzey sıcaklıklarının arttığı ve iklimin değiştiği pek çok bilimsel çevre tarafından kabul edilmektedir. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, kara ve deniz yüzeylerindeki ortalama sıcaklığın yükselmesi, bazı bölgelerde ortalama yağış miktarı azalırken, bazılarında artması, deniz seviyesinin yükselmesi ve kar yağışının belirgin bir şeklide azalması dünya ikliminin değişmeye başladığını kanıtlamaktadır (IPCC, 2007).

 

Çeşitli matematiksel iklim modelleri, iklimde başlayan değişikliklerin gelecekte de süreceğini göstermektedir. Sanayileşme, fosil yakıtlarının miktarının giderek artması, mera ve orman alanlarının azalması, tarım alanlarının imara açılması vb. küresel ısınmayı tetikleyen, CO2 ve çeşitli zararlı gazların salınımını artıran etkinliklerinin devam etmesi hâlinde iklim değişikliklerinin yaşanacağı kaçınılmazdır. Bunun sonucunda; sıcak günlerin sayısının artacağı, soğuk günlerin sayısının azalacağı, dünyanın pek çok yerinde artan neme bağlı olarak şiddetli yağışların ve fırtınaların daha sık görüleceği, uzun ve sıcak geçecek olan yazların şiddetli kuraklıkları da beraberinde getireceği, kış aylarının daha ılık geçeceği ve kar yağışının azalacağı, çölleşme ve iklime bağlı felaketlerin daha güçlü ve sık görüleceği öngörülmektedir (IPCC, 2001)

 

Geniş bir coğrafyaya sahip olan ülkemiz farklı topoğrafik yapıya sahip olması nedeniyle iklim değişikliğinden farklı biçimde ve boyutlarda etkilenmektedir. Son yıllarda küresel ısınmaya bağlı olarak ülkemizde hemen her bölgede kar yağışının 15-20 yıl öncesine göre önemli oranda azaldığı kabul edilen bir gerçektir. Kar yavaş eridiği için toprağın nem muhtevasını artırarak toprağın nemlilik süresini uzatır ve daha sonra yağmur yağmasa bile bitkiler bu nemden faydalanarak gelişme sağlayabilmektedirler. Yağmur suyu; yüzey akışı ve çabuk yıkandığı için toprakta yeterince nem birikememektedir ve dolayısıyla taban suyu daha derine inmektedir. Bu yüzden kar; toprağın, göletlerin, barajların, sulama kanallarının ve ırmakların en önemli su kaynağıdır. Bu nedenle Anadolu’ da “kışın ne kadar çok kar yağarsa yıl boyu o kadar çok bolluk olur” denilmektedir.

 

Kar örtüsünden yoksun topraklarda toprağın üst kısmının donup çözülmesi, kışlık ekilen hububatın önemli oranda zarar görmesine neden olur. Kış aylarında gündüz çözülen ve gece donan topraklarda don kabarması sonucu toprak içerisinde bitkilerin kökleri kopar (don kesmesi). Geç ekimlerde zayıf kök sistemi ile kışa giren bitkilerde don kesmesi daha fazla ve şiddetli olabilir. Kar örtüsünden yoksun topraklarda açık, bol ışıklı, rüzgarlı ve soğuk havalarda toprağın donmuş olmasından dolayı bitkinin suyu alamamasına don kuraklığı denir. Don kuraklığına ve don kesmesine maruz kalmış bitkilerin besin elementi alımı düşük olduğundan veya alamadığından, sararır, boyu kısalır, cılız ve seyrekleşme olur, verim ve kalite önemli oranda düşer, hatta don kesmesi ve don kuraklığının süresine ve şiddetine bağlı olarak bitkiler ölebilirler. Kar örtüsü buğdayda ve diğer serin iklim tahıllarında don kesmesi ve kuraklığının oluşmasını engeller. Kar örtüsü toprak ile atmosfer arasında ısı değişimini engelleyici bir rol oynar ve kar altında kalan ısı fazla düşmez. Yapılan bir çalışmada, 52 cm kalınlığında kar örtüsü bulunan bir alanda yapılan sıcaklık ölçümlerinde hava sıcaklığı -17.0 0C ve kar altındaki toprak yüzeyinde ise -1.6 0C olarak ölçülmüştür. Kar örtüsü 15.4 0C’lik bir koruma sağlamıştır. Kar örtüsü içindeki sıcaklık değişimi havaya oranla daha azdır ve yağan kar, toprağın derinlere doğru donmasını engeller (Sencar ve Gökmen, 2004).

 

Ülkemizde Doğu Anadolu bölgesinde sonbaharın buğday tarlaya ekildikten sonra (gömme ekim), tohumlar çimlenir fakat toprak yüzeyine çıkmadan kar örtüsü altında kışı geçirip, ilkbaharın uygun sıcaklıkta toprak yüzeyine çıkar. Kar örtüsü kalktığı zaman bitkilerde büyüme ve gelişme devam eder. Bu yüzden atalarımız “Kar Buğdayın Yorganıdır” demişlerdir.

Kar örtüsünden yoksun bölgelerde buğday ve benzeri kışlık hububat üreticilerinin alabileceği önlemler.

    1. Kurağa ve soğuğa dayanıklı buğday çeşitleri tercih edilmelidir.
    2. Kış aylarında don kuraklığına ve don kesmesine karşı alınabilecek en önemli tedbir; buğdayın kışa daha kuvvetli kök sistemiyle girmesi için ekim zamanının iyi ayarlanması gerekir. Orta Anadolu, Güney Batı geçit bölgesi ve benzeri iklim bölgelerinde Ekim ayının ilk haftası buğday için en uygun ekim zamanıdır. Bu tarihten sonra ekim geciktikçe, verim ve kışa dayanıklılık azalmaktadır.
    3. Dengeli NPK gübrelemesi yapılmalıdır. Fidelerin kışa çok fazla gelişmiş durumda girmemesi için aşırı azotlu gübrelerden kaçınılmalı, kök sisteminin gelişmesini teşvik eden fosforlu ve özellikle bitki hücrelerinde osmotik basıncı düzenleyen, kök gelişimini teşvik eden, kuraklığa ve soğuğa dayanıklılığı arttıran ve diğer besin elementlerinin alımını olumlu etkileyen potasyumlu gübreler toprak analiz sonucuna göre önerilen dozlarda ekimle birlikte uygulanmalıdır.
    4. Üst gübreleme (azotlu gübre) zamanı iyi ayarlanmalıdır, iklim koşulları elverişli olsa bile, gece ısı sıfır derece düzeylerine ve daha altına indiği için Ocak ve Şubat aylarında uygulanan üst gübrelemeden bitkiler fazla faydalanamaz. Bitkinin gelişme durumu izlenerek (sapa kalkma durumuna göre Şubat ayının sonu) Mart ayının başında ve önerilen dozdan bir miktar fazla azotlu gübre uygulanmalıdır. Uygun zamanda ve bir miktar fazla uygulanan azotlu gübre zarar görmüş fidelerin kendini toplamasına ve gelişmenin hızlanmasına katkı sağlar.

Yararlanılan Kaynaklar

IPCC, 2001. Birleşmiş Milletler Hükûmetler Arası İklim Değişikliği Paneli İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu. www.ekutup.dpt.gov.tr/cevre/oik548.pdf

IPCC, 2007. Climate Change. The Physical Science Basis Summary for Policymakers Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate,Paris,France.

Sencar, Ö., Gökmen, S. 2004. Tarımsal Ekoloji. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 8, Ders Kitapları Serisi No: 3, 241s, Tokat.